Bir kaç gündür fırsat bulduğum her an film izlemeye çalışıyorum. Zamanımın az olmasından dolayı da iyi filmleri seçmeye çalışıyorum. Bu sabah elimde bulunan 10'a yakın DVD filmden en iyisini bulabilmek için Beyazperde'de araştırma yaptım, sonra gelen okuyucu yorumlarından ve aldığı puanlara bakarak Özgürlük Yazarları'nı izlemeye karar verdim. Her ne kadar herkesin zevki farklı olsa da onlarca insanın katılımı ile bir puan oluşturulduğu için genellikle oradaki sonuçlar ile tatmin oluyor insan. Ben de buna ve başrolde oynayan Hilary Swank'a (ona hayranım) güvenerek filmi izledim. Filmde geçen bir konu dışında rahatsız olduğum birşey olmadı, üstelik izlediğim için de çok memnun kaldım. Hilary abla bir kez daha yüzümüzü kara çıkarmayacak bir şekilde rolünün üstesinden gelmiş. Hem yazıma ilham kaynağı olan bir derneği, Özgürlük Yazarları derneğini de tanıma ve araştırma fırsatı bulmuş oldum...
Filmin konusu gerçek bir hikayeden oluşturulmuş. Filme konu olan Özgürlük Yazarları'nın temeli,1994 yılında, California-Long Beach'te bulunan Woodrow Wilson lisesinde atılıyor. Adı geçen okulda bu derneğin kurulmasına sebeb olan sorun ise farklı ırklardan öğrencilerin bir arada bulunmak istememeleri ve birbirlerine duydukları nefret... Hilary Swank'in canlandırdığı Erin Gruwell bu okula atandığı zaman bu durumdan habersiz bir şekilde mesleğinde ilk gününü sabırsızlıkla beklemektedir. Ancak daha ilk günde birbirine giren sınıfı görünce yavaş yavaş duruma vakıf olur ve idealist bir öğretmen olması nedeniyle bu sorunun üstüne üstüne gider... -Devamını spoiler olmasın diye anlatmıyorum-
Filmde en çok sevdiğim sahne Erin Gruwell'in sınıfta bir çizgi çekip her iki tarafta bulunan öğrencilere sorduğu sorular ile aslında aralarında hiç bir fark olmadığını gösterdiği sahneydi. Zaten tüm herşey burda koptu. Filmde rahatsız olduğum tek konu ise bolca Yahudi propagandası yapılması idi. Bence filmdeki konuya örnek olması doğru olsa da üzerinde çok fazla durmuşlar. Biraz daha dursalarmış, film tamamen 2. Dünya Savaşı konulu olacakmış :-)
Filmi izledikten sonra Özgürlik Yazarları Derneği'ni araştırdım ve 1997 yılında kurulduğunu öğrendim. Dernek bahsi geçen öğrenciler tarafından şu amaçla kurulmuş:
Bu derneğin daha doğrusu dernek olmadan önceki oluşumun etkisi o kadar çok olmuş ki dalga dalga tüm Amerika'ya yayılmış. Sloganları da Farklılığın şerefine.
...
Zamanında yine idealist bir öğretmenin konu olduğu Ölü Ozanlar Derneği'ni izlediğimde de benzer bir etkiye kapılmıştım. Bu tip baş göstermeler, farklı yaklaşımlar, herkesin gittiği yönün aksine gitmeler...
Sanırım yaşam oldukça bu tip idealist insanlar olacak ve yaşamın anlamı hiç kaybolmayacak. Çünkü bizi birbirimizden farklı yapan değerlerin farkında olup bunları yaşamı daha güzel kılmak için kullanmamıza ışık tutacak insanlara hep ihtiyacımız olacak.
Eğer bu iki filmi izlemediyseniz ve bu tür konular ilginizi çekiyorsa izlemizi öneririm.
Filmin konusu gerçek bir hikayeden oluşturulmuş. Filme konu olan Özgürlük Yazarları'nın temeli,1994 yılında, California-Long Beach'te bulunan Woodrow Wilson lisesinde atılıyor. Adı geçen okulda bu derneğin kurulmasına sebeb olan sorun ise farklı ırklardan öğrencilerin bir arada bulunmak istememeleri ve birbirlerine duydukları nefret... Hilary Swank'in canlandırdığı Erin Gruwell bu okula atandığı zaman bu durumdan habersiz bir şekilde mesleğinde ilk gününü sabırsızlıkla beklemektedir. Ancak daha ilk günde birbirine giren sınıfı görünce yavaş yavaş duruma vakıf olur ve idealist bir öğretmen olması nedeniyle bu sorunun üstüne üstüne gider... -Devamını spoiler olmasın diye anlatmıyorum-
Filmde en çok sevdiğim sahne Erin Gruwell'in sınıfta bir çizgi çekip her iki tarafta bulunan öğrencilere sorduğu sorular ile aslında aralarında hiç bir fark olmadığını gösterdiği sahneydi. Zaten tüm herşey burda koptu. Filmde rahatsız olduğum tek konu ise bolca Yahudi propagandası yapılması idi. Bence filmdeki konuya örnek olması doğru olsa da üzerinde çok fazla durmuşlar. Biraz daha dursalarmış, film tamamen 2. Dünya Savaşı konulu olacakmış :-)
Filmi izledikten sonra Özgürlik Yazarları Derneği'ni araştırdım ve 1997 yılında kurulduğunu öğrendim. Dernek bahsi geçen öğrenciler tarafından şu amaçla kurulmuş:
Öğrencilerin akademik potansiyellerine ulaşmaları ve yüksek öğrenimi arzulamaları için fırsatlar yaratmak,
Alanen ve sistematik bir şekilde, değerleri ve farklılıklara saygı gösteren bir eğitim felsefesini kurmak,
Öğrencilere bulundukları toplulukların önemli bir üyesi olduklarının farkına varabilmeleri için ilham vermek.
Bu derneğin daha doğrusu dernek olmadan önceki oluşumun etkisi o kadar çok olmuş ki dalga dalga tüm Amerika'ya yayılmış. Sloganları da Farklılığın şerefine.
...
Zamanında yine idealist bir öğretmenin konu olduğu Ölü Ozanlar Derneği'ni izlediğimde de benzer bir etkiye kapılmıştım. Bu tip baş göstermeler, farklı yaklaşımlar, herkesin gittiği yönün aksine gitmeler...
Sanırım yaşam oldukça bu tip idealist insanlar olacak ve yaşamın anlamı hiç kaybolmayacak. Çünkü bizi birbirimizden farklı yapan değerlerin farkında olup bunları yaşamı daha güzel kılmak için kullanmamıza ışık tutacak insanlara hep ihtiyacımız olacak.
Eğer bu iki filmi izlemediyseniz ve bu tür konular ilginizi çekiyorsa izlemizi öneririm.
Bu güzel tanıtım için teşekkür ederim Erhan. Ben de buna benzer bir-iki film izlemiştim ama maalesef isimlerini hatırlayamıyorum. Belki ilgilini çekebilirdi...
YanıtlaSilMerhaba;
YanıtlaSilBugün izledim bu filmi. Bir çok sahnesi çok hoşuma gitti. Bu tip filmleri hep sevmişimdir zaten. Bir de bir şeylerin propagandasını yapmasalar... Yorumlarınıza dikkat ettim de demekki çağrışımlar aynı, ben de yorum yazsaydım değindiğiniz noktaları kullanırdım sanırım :) Paylaşımınıza da dernekle ilgili bilgi ararken denk geldim. Bu arada eğer izlemediyseniz size bir film önermek isterim. İzlediğimde çok etkilenmiştim. DEMİR ÇENELİ KADINLAR (Iron Jawed Angels)...
filmi çok beğendim açıkca itiraf edersem bende bu yahudi propagandası yapmalarından rahatsız oldum sonra düşündüm ki yahudiler ya da başka bi millet ya da din fark etmez yaşanılan gerçek ya da değil bize verilmeye çalışılan duygu izleyene ulaşmış mı ulaşmamış mı asıl olan budur. kendimizi çok kutsal addederek Müslümanlığımızdan dem vuruyoruz fakat dünyada yaşanılan acılara kayıtsız kalıyoruz ve bunu ifade edecek bir film bile yapamıyoruz eğer yahudilere bir soykırım yapıldıysa ve bir müslüman olarak üzüldüğümüzü söylemeye korkuyorsak bu Allahtan korktuğumuzdan değil kuldan çekindiğimizdendir asıl müslümanlık hangi millet veya dinden olursa olsun çekilen acılara üzülmek ve empati ile yaklaşmak demektir. din millet fark etmez asıl olan insan olmaktır ve iyi olanı tebrik ve taktir etmektir nedense her sevdiğim filmde yahudi propagandası yapılıyor acaba bu tesadüf mü yoksa onların kendilerini iyi anlatmada başarılı olmaları mı sizce hangisi ?
YanıtlaSil